Lüks Tüketim Patlaması...

mtutun

Üstad
Mesajlar
1,863
Konum
Bakırköy
Araç Markası
2018 Subaru Levorg
BMW ile ilgili bir forumdaki konuşmalardan hareketle aşağıdaki yazıyı kaleme almıştım. Burada da yazmak istedim. Aynı görüşlerin elektronik eşya, mobil telefonlar ve hatta çılgın gibi banka kredisi ile markalı projelerden ev satın almak anlamında da geçerli olduğunu düşünüyorum...

'
Dediklerinize katılıyorum, biraz da ekleyeyim. 80'li yıllar serbest ekonominin başladığı yıllardı. Öncesinde nadir aileler haricinde genellikle kıt kanaat geçinilir, bir şeylere çok zor sahip olunurdu. O sebeple de sahip olunan çok kıymetli olur, çok iyi bakılır, değiştirilmesini düşünmeyi bırakın babadan oğula geçerdi.

Serbest ekonominin etkilerini göstermeye başladığı, toplumun biraz konfor görmeye başladığı yıllar ise, 90'lı yıllar denilebilir. Genellikle yaşı 45 ve üzeri olanlar o zor günleri gördükleri için veya aileleri tarafından o zor günlerdeki şartlar ve gelecek korkusu ile yetiştirildikleri için, olaylara çok fazla tasarruf ve tutumluluk mantığı ile bakarlar. Örneğin benim ortağım 59 yaşındadır ve istese 7.50'ye biner, hafta sonu için de bir S63 Coupe alır. Ama 10 yılda bir ben ona zor bela bir yerli üretilmiş otomobil aldırabilirim...

80'lerden sonra doğanlar 2005'lerden itibaren eğitimlerini tamamlayarak iş hayatına atılmaya başladılar. Büyük ihtimalle de bugünlerde giderek çalıştıkları işlerde yükseliyor ve daha iyi kazanmaya başlıyorlar. Tasarruf ve tutumluluk, gelecek endişesi korkusu olmadığı, yaşamdan zevk alma isteği ağır bastığı için de kendilerine keyif verecek tüketim, tatil, seyahat imkanlarını sınırsızca kullanabiliyorlar.

Bu gelişimi gerçekten iyi takip eden üreticiler de, hem her beğeniye, hem de her bütçeye uygun ürünlerle piyasayı destekleyip, üstüne de sizin dediğiniz gibi finansal çözüm teklifleri ile de süsleyince, tüketim patlıyor.

Benim büyüklerim ve beni yetiştirdikleri tarz, önce ev almak üzerineydi. Benim ve öncesi jenerasyon borç ile sadece ev alırdı. Bankada İspanya'ya tatile gidecek kuru para ve hatta fazlası da olsa, mütevazi tatillere gidilirdi. Çünkü hep aklın bir tarafında gelecek korkusu vardı. Bu gelecek sadece sizin yaşlılığınız değil, çocukların da geleceğini garanti altına almak, onların eğitimleri, düğünleri, evlerini almak, iş sahibi yapmak ve hatta biraz da kuru para bırakmak üzere kurgulanmış bir aile geleneği vardı.

Hep yurt dışı bağlantılı çalıştığım için, Avrupalıların çocuklarının geleceğini takmayıp, yeme içme, tüketme kültürü bana ilginç gelirdi. Yeni jenerasyonda Avrupa kadar olmasa da bakış açısının değişmeye başladığını gözlemliyorum. Eskiden ebeveynler çocuğum derdi başka bir şey demezdi, kendilerini yok sayardı. Şimdi ülkemiz çocuğum tamam ama ben de canım, seviyesine geldi.

Ben 2000'li yılların başlarında BMW satın alırken, BMW'nin Türkiye'de yıllık satış adedi 3-4 bin adet civarıydı. En ucuz modeli 3 serisiydi. Şimdi baktığınızda BMW'nin sadece 10 yıllık gibi bir zamanda 25.000 adetler düzeyine geldiğini ve 3 serisi altında 1 ,2 coupe, 2 cabrio, 2 active tourer, X1 gibi bir çok modeller konumlandırdığını görüyoruz.

Bütün bunlar benim analizlerim ama kesinlikle eleştiri yoktur, lütfen kimse yanlış anlamasın. Aksine bu gidişat modern ve gelişmiş batı ülkelerindeki gidişata benzemek anlamında bir gelişimdir.

Sıkıntı nedir ve neye dikkat etmek lazım;

1- Bizde de, batıda da daha önce olduğu gibi, aşırı şişen pazarlardaki dalgalanmalara dikkat etmek lazım. Bir anda piyasanın şartları değişebilir.
2- Bizim ülkemizde sosyal garanti koşullarının batı ülkeleri seviyesinde olmadığını da unutmamak lazım. Yani eskisi kadar olmasa da yarınlar için bir garanti fonu olmalı bence.
3- Batı ülkeleri üreten ve tüketen toplumlardır. Biz henüz tükettiğimiz kadar üretmiyoruz. Ürettiklerimiz de başkasının lisansı ile olduğundan bize batıdaki kadar katma değer getirmiyor. Bu bence en tehlikeli durumdur... '
 

Oğuzhan

Aktif
Yönetici
Administrator
Mesajlar
9,949
Konum
Eskişehir-Aydın
Araç Markası
2015 Mitsubishi Lancer
Araç Renk ve Tip
İnci Beyaz Sedan
Teşekkürler Mustafa abi tükettiğimiz kadar üretmemiz lazım bu bir gerçek yoksa geliştiğimizi sanıp başa sarıyoruz. Ekonomi balon gibi.
 

selmazda

Katılımcı
Mesajlar
512
Konum
İstanbul
Üstadım görüşlerinize aynen katılıyorum. 80 öncesinde ithal ikameci bir ekonomi vardı. Yani yerli üretim teşvik ediliyor, yerli malı teşvik ediliyor, diğer taraftan ithalat kısıtlanıyordu. Sadece yerli üretimde gerekli olan ara malların ithalatına izin veriliyordu böylece montaj sanayii doğdu.

Tabi ithalat kısıtlı olduğu için yerli üreticiler de bundan azami derecede istifade edip, hiçbir AR-GE çalışması yapmadan ürettikleri kalitesiz ürünleri Türk tüketicilerine fahiş fiyatlarla satıyorlardı. Ve müthiş karlar elde ediyorlardı.

Otomotiv sektöründe hatırlanacağı gibi Renault 12(TS, TL) ve Tofaş Kuş serisi araçlar kazık fiyata yok satıyordu. Aynası vb. olmayan, çeşitli eksiklikleri olan araçlar kapışılıyordu, sıra yazıyordu. Müşteriler bayilerde horlanıyor, azarlanıyordu. Müşteri memnuniyeti diye bir şey henüz icat edilmemişti! Birşeylerın yanlış olduğu belliydi, değişim gerekiyordu, ama nasıl?

80'lerle birlikte bir değişim oldu. Bir telekomünikasyon devrimi yaşandı, dışa açılma oldu, ithalat serbest bırakıldı, döviz yasağı kalktı, ihracat teşvik edildi. ithal otolar yurda dolmaya başladı. Yapılan olumlu şeyler vardı ama iş zıvanasından çıkmıştı sanki! Nerede durulacağı bilinmiyordu. Doğru düzgün bir burjuva devrimi bile yapamamış bir ülke şimdi modern kapitalizm ve liberalizm ile tanışıyordu ve el yordamı ile serbest ekonomiyi öğremeye çalışıyordu.

Ve tabi sonuçta ülkenin kendi şartlarına uygun olup olmadığına bakılmaksızın dışarıdan ithal edilen veya empoze edilen her ideoloji veya ekonomik sistem gibi Ülkeyi idare edenlerin bilgisizliği ve vurdumduymazlığı sonucunda Ülke bir hayali ihracatlar ve fuzuli ithalatlar cennetine dönüştü.

Bu yolla Cumhuriyetin kuruluşunda olmayan ve daha sonra yaratılmak istenen burjuva sınıfı, tekrar yaratılmaya çalışıldı. Fakat ne varki Türkiye Batının yaşamış olduğu tarihi süreçleri yaşamamış olduğu için ve gerekli hukuki, siyasi, sosyal altyapıya sahip olmadığı için ve Batının geçirmiş olduğu safhaları geçirmediği için toplumsal farklardan dolayı bu mümkün olamadı. Onun yerine üretmeyen, değerleri olmayan, çarpık bir RANT ekonomisi geldi yerleşti..

arkası yarın...
 

chaos

Katılımcı
Mesajlar
349
Konum
Ankara
Araç Markası
Mazda 3
Araç Renk ve Tip
Kırmızı - Sedan
Abi ikinci el prim manyaklığını konuştuğumuz diğer foruma da yazmıştım ama yeri burasıymış asıl. Ben yaşım itibariyle arabadan para kazanma devirlerini bi 90'larda şahin doğanın prim yapmasıyla hatırlıyorum bir de son iki senedir yaşanan çılgınlıkla. Sağ aynası aksesuar sayılıp "çalınan" bir şahin için 6 ay sıra bekleyenler vardı. Enflasyonun da katkısıyla 100'e alıp bir sene sonra 200'e verebiliyordunuz. Çılgınlık seviyesindeki otomobil satışları ile 1993'ü rekorla kapatmıştık. Sonra 5 nisan çarptı, 2000 yılına kadar bir daha o satışları göremedi piyasa. İnşallah sonumuz aynı olmaz.

28mhj89.jpg
 

Domestos

JaDeD
Yönetici
Global Moderatör
Mesajlar
51,832
Konum
Aydın-Merkez
Araç Markası
Fiat Fiorino
Araç Renk ve Tip
Beyaz Gamyonet
Fıkra bu ya; hayvanat bahçesi uçakla başka Bi yere nakil edilirken, karga ile eşek yan yana oturmuşlar...

Fakat karga sık sık hostes çağırma düğmesine basıp, gelen hostese "bir şey yok, sadece yavşaklık olsun diye basıyorum" demiş...

Hostes kızmış, bir daha basarsanız uçaktan atarım demiş...

Bir süre sonra bu sefer eşek çağırmış hostesi ve geldiğinde; "bir şey yok ben de yavşayabildim mi acaba diyerek bastım" deyince; hostes her ikisini de atmış uçaktan...

Haliyle karga uçuyor ama eşek hızla yere doğru düşmeye başlamış, can havli ile "ben yapcam şimdi" diyebilmiş...

Karga da; "uçmasını bilmiyorsun niye hostese yavşıyorsun eşek herif..."

Kıssadan hisse; "biz eşeğiz, eşek"

:)
 
Son düzenleme:

mtutun

Üstad
Mesajlar
1,863
Konum
Bakırköy
Araç Markası
2018 Subaru Levorg
  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
  • #7
O anlattıklarının hepsinin tan içinde yaşayan insanım, Özkan.

1986 model sıfır Şahin alacağız, yaşım 17 babamla bir Tofaş bayisine gittik. Satıcı devlet memuru edasında, seninle yaptığı görüşmeyi lütuf gibi sunuyor. Satışla ilgili bir şey yaptığı ya da anlattığı da yok. Sadece bürokrasiyi tamamlamak için orada...

Şartlar şöyle; Aracın o günkü fiyatının tamamını peşin ödüyorsun. Sonra aracının teslimini bekleyeceksin ama ne kadar süre belli değil. Seni aradıklarında 3 ay, 6 ay her neyse, almaya gideceksin. Renk diye bir şey seçme şansın yok. Zaten toplasan 4 renk var, fabrika o an hangi rengi üretirse, bahtına! Seni arayıp gel dediklerinde ise, arada gelen bütün zamları, yani aracı aldığın günkü fiyat ile farkını da aracı teslim almadan peşin ödemek durumundasın...

Servislerde kaporta/boya yok. Onlar tamamen sanayide, garanti 1 yıl ve mekanik atölyelerin, ustaların kalitesi sanayiyi aratıyor. Adama frenim çok boş diyorum, çalışmayan aracın frenine durduğu yerde basıp, sorun yok diyor...
 

mtutun

Üstad
Mesajlar
1,863
Konum
Bakırköy
Araç Markası
2018 Subaru Levorg
  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
  • #8
1994 ve 2000/2001 krizini iş hayatında yaşamış birisi olarak da ne demek istediğini iyi anlıyorum. O zamanlarda da ürettiğimizden, kazandığımızdan fazla harcamaya başlamıştık ve sonu iyi olmadı. Uzun süredir yine öyle yapıyoruz, muhakkak bunun da sonu iyi olmayacak. Her ne kadar Dünya'daki trendler uzun süredir bizim borçlanma ve borç ile tüketim politikamızı desteklese ve büyük üretici devletlerin işine gelse de, bunun bir sonu mutlaka var. Kazandığından fazla harcayan ama bunu kredibilitesi yüksek olduğu için idare edebilen her şahıs, kurum, devlet bunun bir sonu olduğunu bilmeli...
 

mtutun

Üstad
Mesajlar
1,863
Konum
Bakırköy
Araç Markası
2018 Subaru Levorg
  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
  • #9
Güzel fıkra, ben de benzeri var basketbol koçumun ağzından ama burada anlatamam...

Fıkra bu ya; hayvanat bahçesi uçakla başka Bi yere nakil edilirken, karga ile eşek yan yana oturmuşlar...

Fakat karga sık sık hostes çağırma düğmesine basıp, gelen hostese "bir şey yok, sadece ipnelik olsun diye basıyorum" demiş...

Hostes kızmış, buradan bir daha basarsanız uçaktan atarım demiş...

Bir süre sonra bu sefer eşek çağırmış hostesi ve geldiğinde; "bir şey yok ben de ipneliğine bastım" hostes her ikisini de atmış uçaktan...

Karga uçmaya başlamış, eşek düşüyor ve şimdi ne yapcam ben düşüyorum demiş...

Karga da; "uçmasını bilmiyorsun niye ipnelik yapıyorsun..."

Kıssadan hisse; "biz eşeğiz" abi...

:D
 

mtutun

Üstad
Mesajlar
1,863
Konum
Bakırköy
Araç Markası
2018 Subaru Levorg
  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
  • #13
Hiç bir ilgimin kalmadığı tipimden belli değil mi?

Bir zamanlar guard ve play maker pozisyonlarında bir hayli oynamışlığım var ama o zamanlar Darwin teoremini desteklercesine bu boyla zıplayıp, potada sallanabiliyordum.

Once upon a time, America! vaziyetleri yani...

Off the record olarak dinlemek isterim abi... Şu anda basketle bağlantın var mı abi? ::)
 

Domestos

JaDeD
Yönetici
Global Moderatör
Mesajlar
51,832
Konum
Aydın-Merkez
Araç Markası
Fiat Fiorino
Araç Renk ve Tip
Beyaz Gamyonet
Hiç bir ilgimin kalmadığı tipimden belli değil mi?

Bir zamanlar guard ve play maker pozisyonlarında bir hayli oynamışlığım var ama o zamanlar Darwin teoremini desteklercesine bu boyla zıplayıp, potada sallanabiliyordum.

Once upon a time, America! vaziyetleri yani...

:D :D

Bizim ufaklık da aynı modda devam ediyor, koçu; "nasibinde varsa basketçi olur" diyor... Şimdilik gözünün içine bakıyoruz artık... :)
 

mtutun

Üstad
Mesajlar
1,863
Konum
Bakırköy
Araç Markası
2018 Subaru Levorg
  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
  • #15
Bip'li olarak deneyeyim.

İsim vermeyeyim, halen iş hayatında mevcut olan çok büyük bir şirketin gençler basketbol takımı guardıydım ve takım olarak önemli bir maça çıktık. Son saniyeler ve 1 sayı gerideyiz, topu çaldık ve hızlı hücuma geçtik. Takımımızın en iyi skoreri rakip pota ile baş başa kaldı. Sıradan bir turnike bizi 1 sayı öne taşıyacak ve oyun tekrar belki başlayamayacak bile...

Bizim Tuncer (ki çok iyi bir forvetti kendisi- boy 1.95) basit ve garanti turnike yerine zamanın meşhur uçan Calvin'ine özenerek smaç denedi. Top potadan zıpladı, bitiş sireni çaldı, 1 sayıyla kaybettik, hepimiz üzüntüden yerlere yattık...

Koç'dan ses seda yok. Soyunma odasına girdik, Tuncer'e baktı ve dedi ki, ulan .. ...meyi bilmiyorsun, ... ...meye kalkıyorsun!

O maçı hiç unutamayacağım, guard/play maker olarak oynayan 3 kişiden biri cezalı, biri sakattı. Bütün maç, 40 dakika zaman alan tek kişiydim sahada ve karşı takım bu zaafı bildiği için maç boyu bana tam saha pres yaptırmış ve karşımdakini sürekli değiştirip, taze tutmuştu. Boyuna göre iyi top saklayan ve süren Tuncer bana çok destek olmuş ve çok iyi maç çıkarmıştı, hem hücumda, hem savunmada...

Maçın adamı olmayı hak eden Tuncer bir anlık Show tutkusu ile maçı kaybettiren adam olmuş, ben de maç sonu aşırı yorgunluktan hastanelik olmuştum...

Off the record olarak dinlemek isterim abi... Şu anda basketle bağlantın var mı abi? ::)
 

Domestos

JaDeD
Yönetici
Global Moderatör
Mesajlar
51,832
Konum
Aydın-Merkez
Araç Markası
Fiat Fiorino
Araç Renk ve Tip
Beyaz Gamyonet
Bip'li olarak deneyeyim.

İsim vermeyeyim, halen iş hayatında mevcut olan çok büyük bir şirketin gençler basketbol takımı guardıydım ve takım olarak önemli bir maça çıktık. Son saniyeler ve 1 sayı gerideyiz, topu çaldık ve hızlı hücuma geçtik. Takımımızın en iyi skoreri rakip pota ile baş başa kaldı. Sıradan bir turnike bizi 1 sayı öne taşıyacak ve oyun tekrar belki başlayamayacak bile...

Bizim Tuncer (ki çok iyi bir forvetti kendisi- boy 1.95) basit ve garanti turnike yerine zamanın meşhur uçan Calvin'ine özenerek smaç denedi. Top potadan zıpladı, bitiş sireni çaldı, 1 sayıyla kaybettik, hepimiz üzüntüden yerlere yattık...

Koç'dan ses seda yok. Soyunma odasına girdik, Tuncer'e baktı ve dedi ki, ulan .. ...meyi bilmiyorsun, ... ...meye kalkıyorsun!

O maçı hiç unutamayacağım, guard/play maker olarak oynayan 3 kişiden biri cezalı, biri sakattı. Bütün maç, 40 dakika zaman alan tek kişiydim sahada ve karşı takım bu zaafı bildiği için maç boyu bana tam saha pres yaptırmış ve karşımdakini sürekli değiştirip, taze tutmuştu. Boyuna göre iyi top saklayan ve süren Tuncer bana çok destek olmuş ve çok iyi maç çıkarmıştı, hem hücumda, hem savunmada...

Maçın adamı olmayı hak eden Tuncer bir anlık Show tutkusu ile maçı kaybettiren adam olmuş, ben de maç sonu aşırı yorgunluktan hastanelik olmuştum...

Yarıldım gülmekten ama trajik olması nedeniyle de üzüldüm... Bizim çocuk da boyundan dolayı oyun kurucu ama koçu "beyniyle oynuyor" diye methiyeler düzüyor... Maçlarda da 4 faulle oynuyorsa ve bitime az süre kaldıysa hemen yapıştırıyor lafı; o tek kalan faulü eve mi götürcen yoksa !! :D

Bizimki mecburen faul yapıyor artık, isterse yapmasın... ::)
 

chaos

Katılımcı
Mesajlar
349
Konum
Ankara
Araç Markası
Mazda 3
Araç Renk ve Tip
Kırmızı - Sedan
O anlattıklarının hepsinin tan içinde yaşayan insanım, Özkan.

1986 model sıfır Şahin alacağız, yaşım 17 babamla bir Tofaş bayisine gittik. Satıcı devlet memuru edasında, seninle yaptığı görüşmeyi lütuf gibi sunuyor. Satışla ilgili bir şey yaptığı ya da anlattığı da yok. Sadece bürokrasiyi tamamlamak için orada...

Şartlar şöyle; Aracın o günkü fiyatının tamamını peşin ödüyorsun. Sonra aracının teslimini bekleyeceksin ama ne kadar süre belli değil. Seni aradıklarında 3 ay, 6 ay her neyse, almaya gideceksin. Renk diye bir şey seçme şansın yok. Zaten toplasan 4 renk var, fabrika o an hangi rengi üretirse, bahtına! Seni arayıp gel dediklerinde ise, arada gelen bütün zamları, yani aracı aldığın günkü fiyat ile farkını da aracı teslim almadan peşin ödemek durumundasın...

Servislerde kaporta/boya yok. Onlar tamamen sanayide, garanti 1 yıl ve mekanik atölyelerin, ustaların kalitesi sanayiyi aratıyor. Adama frenim çok boş diyorum, çalışmayan aracın frenine durduğu yerde basıp, sorun yok diyor...

Abi bizde ilk arabımızı 93 yılında aldık. Babam memur, faizler uçuk, kredi vs. baya tuzluya geliyor. Babam şeytani bir planla döviz kredisi çekti, hem faizi düşük hemde senelerdir artmıyor ya! Sıfır bir Skoda Formen için sıraya girdi, 1,5 ay falan beklediğimizi hatırlıyorum. Arabada zerre donanım yok, elektrikli cam, merkezi kilit, hidrolik direksiyon falan hak getire. 4 lastik bir direksiyon işte. Dayımlar şahin için kuyrukta skoda neymiş lan diyor, babamın arkadaşı broadway bekliyor, kuzen Lada'cı, 1mm saç kalınlığı olduğunu iddia edip oradan havasını atıyor, araç tankmış falan :)

Ufak dünyamızda arabaları yarıştırıyoruz anlayacağınız. (Yıl 2015 değişen çok da bir şey yok aslında) Ben 13 yaşındayım sabah akşam katolog toplamaya çalışıyorum bayilerden. O zaman bayiler mahalle aralarında bile vardı, şimdiki gibi showroom mantığı yok tabi. Ankara Cebeci 'de Skoda bayisi var o kadar diyeyim. Skoda'nın teknik verisini, donanımını (olmayan) ezberliyorum. Öyle ya hafta sonu akrabaların yanında sidik yarıştıracağız :)

Neyse aldık aracı döviz kredisiyle. Bir hafta sonra silverline diye bir modeli çıktı, merkezi kilit eklemişler araca. Ben delirdim, içime oturdu bir hafta yemeyip içmedim. (Manyak mışım o zamanlar harbi:) Neyse okuldan geliyorum, babam işten gelene kadar 1 saatim var aracın içinde oturuyorum:) Motoru inceliyorum, müzik dinliyorum. Babam gelmeye yakın kitleyip çıkıyorum. Derken bir 6 ay geçmedi mark 2 katına çıktı:) Babamın dahiyane planı suya düştü. Araca doğru dürüst binemeden sattık, üzerine yazlık arsa vardı onu da sattık anca krediyi kapattık! Kataloglar bende kaldı :D

İyi bir ders oldu belki de yani en azından biz dersimizi aldık diyeyim. Şu anki çılgınlık o dönemlere o kadar uyuyor ki, inşallah sonu benzemez ne diyeyim.



 

selmazda

Katılımcı
Mesajlar
512
Konum
İstanbul
70"li yıllarda Babamın ilk aracı Renault 12 TL idi. Ne kadar sevinmiştik o zaman. 11 yaşlarında bize de kullanmayı öğretmişti. (Trafik Polisleri duymasın) 12-13 yaşlarında tek başına kullanabiliyorduk. Tabi kısa mesafelerde.

Araba siyah renkti ve çocuklar Polis arabası sanıp selam duruyorlardı. Baya bir hoşumuza gidiyordu :)
 

Üst Alt